Sezeryan Doğum Neden Yapılır?
Tarihte karşılaştığımız ilk sezaryenle doğum 1610 yılında yapılmıştır. O halde 400 yıldan beri sezaryenle doğum yaptırılmaktadır. Cerrahideki gelişmeler, ameliyathane alet ve ortamındaki değişimler, asepsi, antibiyotik kullanımı ve nihayet anestezideki gelişmelere bağlı olarak sezaryenle doğum oranı da giderek artmıştır.
Sezeryanla doğum oranının artışının nedeni sadece tıptaki büyük gelişmeler değil, aynı zamanda hastalardaki özlemlerin değişimidir. Artık kadınlar çok fazla doğum yapmak istemiyor. 1, 2 en fazla 3 doğumu yeterli buluyorlar. Eskiden doğum kontrol yöntemleri bu günkü kadar gelişmemişti ve genel kültür seviyesi de bu günkünden düşüktü. Doğum kontrol yöntemlerinden kadınların büyük kısmı habersizdi. Çok doğum oluyordu. Doğumdan sonra çocuk ölüm oranları çok yüksekti. Maalesef doğum esnasında ve doğumu takiben anne ölüm oranı da bu güne göre oldukça yüksekti.
Bir anımı sizinle paylaşmak isterim. Yıllar önce Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı olarak bir Orta Anadolu şehrinde mecburi hizmetimi yapıyordum, ebe hanım doğum ağrıları olan bir gebede bebeğin kordonunun sarktığını söyledi. Koştum baktım kordondan pulsasyon alınıyordu yani bebek sağdı. Kordon sarkmasında her dakika hatta saniyeler çok kıymetlidir, bebek her an ölebilir. Anne adayını uygun pozisyonda yatırdım, eşine sezaryen yapmamız gerektiğini, bebeğin her an ölebileceğini belirttim, izin vermiyordu “ bebek ölürse ölsün, eşime bir şey olmasın diyordu.” İkna etmek için bayağı uğraşmıştım. Sezaryen yaptım ve bir erkek çocuğu dünyaya geldi, hastaneden mutlu ayrılmışlardı. Bugünün Türkiye’sinde doğacak çocuk için ölürse ölsün diyen bir baba veya sezaryen esnasında eşinin ölmesinden korkan bir koca düşünemiyorum. (Şunu da ilave etmeliyim ki ailece o şehri, insanlarını çok sevdik ve birçok mutlu anılarla oradan ayrıldık).
Bazı doğumlarda sezaryen hem doğacak bebek için hem de anne adayı için hayat kurtarıcıdır.
- Plasenta Previa: Plasenta bazen doğum yolu üzerine yerleşebilir, doğum yolunu kısmen veya tamamen kapatabilir. Bu durumda normal doğum olması söz konusu değildir. Anne ve fetüs hayatını tehdit eden çok ciddi kanamalar meydana gelebilir. Bu durum gebelik takipleri sırasında ultrasonla tespit edilebilir. Önceden tespit edilmişse hastanın doğumunun sezaryen la olacağı planlanmalıdır. Hasta kanamalı başvurduğunda da acil sezaryene alınmalıdır.
- Ablasyo plasenta: Plasentanın fetusun doğumundan önce yerinden ayrılmasıdır. Ayrılma daha çok kısmen olur. Ayrılma durumuna göre de kanamalar meydana gelir. Kan Plasenta previa kanamasına göre daha koyu renktedir. Çoğu kez kanın tamamı dışarı akmaz, uterus içinde, plasenta arkasında birikir. Bu durum da anne adayı ve fetüs için çok tehlikelidir. Bazı hafif formları, başka bir patoloji de yoksa normal doğurtulabilir, ama genel olarak aktif davranıp sezaryen yapmak hem anne adayının hem de bebeğin hayatını kurtarır.
- Baş-pelvis uygunsuzluğu: Bazen fetüs başı ile doğum yolu arasında uygunsuzluk olabilir. Baş pelvisi geçemeyecek kadar büyükse sezaryenle doğumu gerçekleştirmek gerekir. Bazen ufak bir çocuğun doğabileceği bir pelvisten iri bir çocuk geçemeyebilir. Baş pelvise giremeyince uterus rüptürüne neden olabilir veya pelvise girmiş, oradan geçişi uzamışsa ( rahim tam açılıp fetüs başı doğum kanalına girince iki saat içinde doğması gerekir) anne ve yeni doğan için kalıcı arazlarla karşılaşılabilinir.
- Fetal distres: Doğum öncesi veya sırasında yapılan fetal monitorizasyonda, fetüs iyilik halinin bozulması ( kalp atışlarının normal ritim de olmaması): Doğum ağrıları ile birlikte daha da bozulacağının göstergesidir. Fazla beklemeden sezaryenle doğumun gerçekleştirilmesi gerekir.
- Kordon sarkması: Su kesesinin erken açıldığı, amnios mayiinin fazla olduğu durumlarda kordon kordon doğum kanalından dışarı doğru sarkabilir, bu durumda acil sezaryen yapmak gerekir.
- Bebeğin önde gelen kısmının uygun olmayan prezentasyonu: İlk gebelikte bebek makatla geliyorsa sezaryenle doğum daha uygundur. Daha önce normal doğum yapmış ikinci veya üçüncü gebeliklerinde makat gelişi varsa normal doğurtulabilir. Yan gelişlerde ve düzelmeyen oblik gelişlerde doğum sezaryenle olur. Baş gelişlerinde ise genel olur fetus başı çene göğsüne dayanmış şekilde, yüzü annenin arkasına, makat kısmına bakacak şekilde prezente olur. Buna küçük fontanel gelişi deriz. Çocuk bu pozisyonda rahat doğar. Fetus başı bu pozisyondan uzaklaşırsa tepe gelişi, alın gelişi veya yüz gelişi prezentasyonları ortaya çıkar. Bunların bir kısmında normal doğum mümkün değildir. Sezaryenle doğurtmak gerekir.
- Uterin yorgunluk: Bazen doğum ağrıları normal seyrederken, giderek ağrılar azalıp durabilir, bu hastaların bir kısmında tekrar ağrı uyandırmak için serum içinde ağrı ilaçları belli dozda verilip ağrının tekrar başlayıp başlamadığına bakılır, başlamazsa sezaryen yapmak gerekir, ağrılar başlayıp yeterli güce ulaşamazsa yine sezaryenle doğumu sonlandırmak gerekir. Bazen de hastanın durumuna göre hiç ağrı ilaçları denenmeden direkt sezaryen yapılabilir. Kısaca doğumun uzadığı, fetus ve/veya anne için tehlike belirtilerinin görüldüğü durumlarda sezaryenle doğum gerçekleştirilir.
- Preeklamsi ve eklamsi: Preeklamsi gebeliğin en ciddi komplikasyonlarından biridir. Hastanın tansiyonu yükselmiştir, bacaklarında ödem, idrarda proteüri vardır Hafif formunda TA: 14/9, ağır formunda 16/11 veya daha üstündedir. Eklamsi ise ağır preeklamtik hastanın konvülziyon geçiren veya komaya girmiş halidir. Böyle durumlarda bir takım medikal tedaviler yapılır ama ana tedavi hastanın doğurtulmasıdır. Bazı hastalarda doğum ağrılarını uyandıran ilaçlarda normal doğum denenebilir. Çoğu hastada sezaryenle doğum gerçekleştirilir.
- Daha önce geçirilmiş rahim amaliyatları: Hasta gebe kalmadan önce miyom ameliyatı geçirmişse doğumunun sezaryenle olması gerekir. Özellikle rahim duvarı içinde gelişmiş (intramural miyom) miyom ameliyatı yapılmışsa gebelik haftası 37 olunca hastanın sezaryenle doğurtulması gerekir. Aksi halde uterus da rüptür ( eski dikiş yerlerinin açılma) riski vardır. Bu bebeğin kesin ölümüne anne adayının hayatı için de tehlikeli olabilir. Eskiden sezaryenle doğum yapmış hastaların da tekrar sezaryenle doğurmaları uygun bir prosedürdür. Bazen hastalar soruyor, “miyom ameliyatından veya sezaryenden sonra ne kadar süre geçerse normal doğurabilirim” diye. Süre önemli değildir. Bir rahim ameliyatını takiben gebe kalındığı zaman normal doğum yapmak her zaman risklidir.
- Daha önce geçirilmiş vajinal rekonstruktif ameliyatlar: Vajinaya çeşitli nedenlerle bazı operasyonlar yapılabilir. Vajinaya yapılmış bir operasyondan sonra gebe kalınırsa o gebelikte doğumun sezaryenle gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde vajinada oluşabilecek tahribatı düzeltmek çok zor olabilir.
- Serviks kanseri veya aktif genital herpes varlığı: Çok nadir de olsa bazen gebelik esnasında rahim ağzı kanseri teşhisi konabilir. Böyle bir durumda doğum mutlak sezaryenle yapılır ve doğum sonrası hastanın kanseri tedavi edilir. Aktif bir genital herpes varlığında da doğumun sezaryenle sonlandırılması gerekir, aksi takdirde doğacak çocuk da enfekte olabilir.