Meme Kanseri
Meme kanseri kadın kanserleri arasında en sık görüleni ve kanserden ölümler arasında ise akciğer kanserinden sonra en sık ölümle sonuçlananıdır. Amerika Birleşik Devletleri istatistiklerine göre her 8 kadından birinde meme kanseri görülmektedir. Sosyoekonomik düzeyi yüksek toplumlarda daha sık görüldüğü bildirilmektedir.
Bizde daha erken yaşlarda evlilik, doğurma, emzirme ve obezitenin azlığı gibi nedenlerle bu oran daha düşüktür. Bununla birlikte son yıllarda artış gözlendiği de bir gerçektir. Ülkemizde her 12-14 kadında bir kadının yaşam boyu meme kanseri ile karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir. Peki meme kanseri en sık görülen kanser olmasına rağmen neden en öldürücü kanser değildir. Bunun birçok sebebi vardır. Fakat en önemli sebebi erken yakalandığı zaman tamamen iyileşme oranın çok yüksek olmasındandır.
Erken tanı birçok kanserde olduğu gibi meme kanserinde de çok önemlidir. Meme kanserinin erken tanısı, risk belirleme, klinik meme muayenesi ve tarama mamografisi kullanılarak arttırılmıştır.
Meme kanseri ve risk faktörleri
20 yaş altında kadınlarda çok nadir. 20 yaşından itibaren görülme olasılığı artar 45-55 yaşlarında belirli bir düzeye ulaşır ve menopoz sonrası dönemde de artarak devam eder. 1.derece akrabalarda(anne, kız kardeş, kız) meme kanseri hikayesi risk arttırır.
Hastanın meme kanseri olması diğer memede kanser gelişme riskini 3-4 kat arttırır.
Yumurtalık ya da rahim kanseri olan hastalarda meme kanseri gelişimi normal kişilere göre 1,3 -1,4 kat artmıştır. Erken yaşta adet ve geç menopoz meme kanseri riskini arttırır.
İlk gebeliği 30 yaş üstü olanlarda, ilk gebeliği 20 yaş altında olanlara göre 2 kat daha fazladır. 55 yaşından sonra menopoza girenlerde 45 yaşından sonra girenlerin 2 katıdır.
Bu gözlemler sonucunda yüksek prolaktin (süt hormonu) ve yüksek östrojen seviyelerinin meme kanseri gelişme olasılığını arttırdığı söylenebilir.
Doğum kontrol hapları erken yaşta uzun yıllar kullanılırsa meme kanseri riskini arttırabilir. (Bu risk zaten memesinde tespit edilemeyecek kanseri olanlarda söz konusudur. Tek başına meme kanseri riskini arttırdığı şüphelidir).
Obez kişilerde meme kanseri riski 1,5-1,2 kat fazladır. Risk artışı esas olarak menopoz sonrası hastalarda belirgindir. Menopozdaki bir kadın, yaşı ilerledikçe Meme kanseri açısından artan bir risk taşır.
Ailesel meme kanseri(HBC):Aile hikayesinin pozitif olmasının yanı sıra yumurtalık, barsak kanseri gibi ailesel geçişli kanserleri de beraberinde bulunduran kişide meme kanseri ortaya çıkmasıdır. (Lynch sendromu 2).
Meme kanseri ile ilişkili genler:
- BRCA1 (17q)
- BRCA2 (13q)
- (p53) Li Fraumeni Sendromu
- (STK11, LKB1) Peutz Jegers Sendromu
- (PTEN ) Cowden Hastalığı
- (MSH2 MLH1) Muir Torre Sendromu
- (ATM) Ataksi Telenjiyektazi
Meme kanserinin doğal seyri:
Çoğu üst dış kadrandan başlar. Koltuk altı, kaburgalar arası damarlar ile akciğer dolaşımına böylece akciğerlere ve sırt kemikleri damar bağlantılarıyla ile de sırt kemiklerine yayılım meydana gelir. Daha ileri aşamada ise boyundaki lenf bezleri tutulur.
Meme kanserine bağlı ölümlerin büyük kısmı meme cerrahisini takiben ilk 5-7 yıl içinde olan başka organlara olan sıçramalar nedeni ile olur. Bunlar en sık kemiklere (özellikle sırt kemiklerine) daha sonra akciğer ve karaciğere olur).
Meme kanserinde tanı
- Hikaye: Meme kanseri başlangıçta çoğu kez bir şikayet neden olmaz, hastanın kendisini muayene etmesi veya olağan kontroller sırasında doktor tarafından tespit edilir. Meme muayenesi adet gören kadınlarda mümkün olduğu kadar, meme boyutlarının kısmen daha az olduğu adet bittikten sonraki günlerde yapılmalıdır.Kitlenin sert, ağrısız, hareketsiz, etrafa yapışık izlenimi vermesi kötüye işaret bulgulardır. En sık üst dış kadranda yerleşir. 2. Sıklıkta memenin orta bölgesinde 3.sıklıkta üst iç kadran, onu takiben alt kadranlarda yerleşir.
- Fizik muayene: Doktorlar memenin fizik muayenesine köprücük kemiği üstü ve koltuk altı bölgelerin muayenesi ile başlar. Hasta ayaklarını sarkıtarak yüzü hekime bakar şekilde oturur. Alt boyun bölgesi dikkatle muayene edilir. Hekim hastanın kolunu aynı taraftaki kendi kolu ile alttan tutar ve hasta kolunu tamamen serbest olarak bırakır. Koltuk altı diğer elin parmak uçları ile muayene edilir.İkinci aşamada hastanın elleri yanda ve elleri başının üstünde iken memelere bakılır. Memelerden biri daha büyük olabilir ve bu genellikle gelişme sırasında oluşan ve normal olan bir bulgudur.Üçüncü aşamada sizi sırt üstü düz olarak yatırılarak, muayene edilecek tarafa omuz altına küçük bir yastık yerleştirilerek memenin yan tarafa düşmesi engellenir. O taraf eliniz başınızın altına konulur başınız ters yöne çevrilir. Normal memenin pürtüklü bir yapısı mevcuttur ve bu pürtüklü yapı adete yakın, gebelik ve emzirmede daha da artar.
- Mamografi: Meme kanserinin kesin tanısı biyopsi ile konmaktadır. Ama hangi durumlarda biyopsi yapılacağına mamografi sonrası karar verilmektedir. Mamografi kişide kanser olup olmadığını değil, mamografide saptanan lezyonların malignite olasılığını gösterir.Dolayısıyla meme kanserinin erken tanısında mamografi çok önemlidir. Yavaş büyüyen meme kanserleri elle tespit edilmeden yaklaşık 2 yıl önce mamografi ile tespit edilebilmektedir. 40 yaşın üzerindeki her kadına yılda bir kez mamografi çekilmesi önerilmektedir. Erken tanıda başarılı, ucuz ve kolay erişilebilir bir yöntemdir.40-55 yaş arası kadınlarda en fazla ölüm nedenin meme kanseri olduğu düşünülürse bunun önemi daha iyi algılanır kanaatindeyim.
- USG: Solid ve kistik kitlelerin ayrımında çok yararlıdır. Küçük kireçlenmeleri saptayamaması nedeni ile erken meme kanseri tanısında yetersizdir.
- Biyopsi: Meme kanserinin kesin tanısı biyopsi ile konulur. Kanser tanısı konmuşsa eğer yayılım olup olmadığını, olmuşsa nerelere olduğunu anlamak için PET ve BT istenir.
Primer meme kanserlerinin sınıflaması:
A. Noninvaziv epitelyal kanserler:
- Lobuler karsinoma in situ
- Duktal karsinoma in situ
B. İnvazivEpitelyal Kanserler
- İnvaziv lobuler karsinom
- İnvaziv Duktal Karsinom
- Tubuler Karsinom
- Medüller Karsinom
C.Metastatik Tümörler
- Malign melanom, akciğer kanseri, yumurtalık kanseri
İn situ meme kanseri :
- Memenin salgı kanallarına sınırlı meme kanseridir. Bu kanserlerin pratik olarak çevre dokuya yayılmadığı kabul edilir.
Duktal karsinoma in situ :
- Sınırlı meme kanserleri içinde en sık görülenidir. Mamografi ile saptanabilmektedir. Kanser için öncü lezyonlar olarak kabul edilirler.
Lobuler karsinoma in situ :
- Mamografi ile saptanamaz. Lezyonun kendisi kansere dönüşmez ancak memenin başka bir bölgesinde kanser oluşma riskini arttırır. Bir memede varsa diğerinde de olma ihtimali yüksektir.
Tedavi
- Mutlaka cerrahi tedavi gerektirir.
- Meme koruyucu cerrahi
- Işın tedavisi ve meme koruyucu cerrahi
- Total mastektomi
Aşağıdaki durumlarda memenin tamamının çıkarılması önerilir.
- Yaygın hastalığı düşündüren memede yaygın kireçlenmeler,
- Kanserli dokunun tamamen çıkarılamaması,
- Memenin çıkarımının kötü kozmetik görünümle sonuçlanacağı hastalar,
- Hastanın tercihi,
- Işın tedavisinin sakıncalı olduğu durumlar.
İnvaziv meme kanseri: Derin dokulara kadar ilerlemiş olan kanser türüdür. En sık memede kitleyle bulgu verir. Kanlı meme başı akıntısıyla da gelebilir. İnvaziv kanserlerin lenf bezlerine daha sık yayılırlar.
İnflamatuar meme kanseri: Memede kızarıklık sıcaklık artışı portakal kabuğuna benzer görüntü ve deri kalınlaşması ile kendini gösterir, memede kitle olmayabilir ama meme başında çekilme çoğunlukla vardır. Tanı cilt altından biyopsi alınması ile konur. Hastaların 4 ünün 3 ünde tanı anında koltuk altında yayılım vardır.
Meme kanserinde tedavi
- Cerrahi: Meme kanserinde ilk tedavi cerrahidir. Cerrahi müdahele yapılabilecek meme kanserinde tedavi memenin çıkarılması, ilaç tedavisi ve ışın tedavisidir. Günümüzde meme koruyucu girişimler giderek yaygınlaşmaktadır. Cerrahi için karar verilirken tümörün çapı ve yaygınlığı en önemli faktördür. Meme kanseri tedavisinde (gerekli durumlarda) koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılması gerekir. Meme koruyucu girişimlerden sonra ışın tedavisi olmazsa olmazdır. Meme kanseri için yapılan ameliyat 3 e ayrılır.Meme ve altındaki kas dokusunun birlikte tamamen çıkarıldığı operasyon (radikal mastektomi): Kozmetik sonuçları kötü bir ameliyat olduğu için pek fazla tercih edilmemektedir.Meme ve altındaki kas dokusunun birlikte kısmen çıkarıldığı operasyon( modifiye radikal mastektomi): Erken evre meme kanserinde uygulanan standart tedavidir.Meme koruyucu cerrahi: Sadece tümöral kitlenin ve yayılım varsa koltuk altı lenf bezlerinin alınmaya çalışıldığı ameliyatlardır.
İlaç tedavisi (Kemoterapi): Uzak yayılım olmadan koltuk altı tutulum varlığında ilaç tedavisinin ömrü uzattığı gösterilmiştir. Birkaç ilacın birlikte kullanılması tek başına kullanılmasından daha etkilidir. İlaç tedavisine bağlı bulantı kusama kan değerlerinde düşme ,çabuk yorulma görülebilir . ancak kemoterapi sonrasında bu etkiler son bulur. Meme kanserinde yumurtalık hormonlarının hastalığı kötüleştirici rolü bulunmaktadır. Bundan dolayı yumurtalığı baskılayıcı ilaçlarda tedaviye eklenebilir.
Hormonal tedavi:
- Yumurtalıkların fonksiyonunun durdurulması :Bazı ilaçlar kullanılarak yumurtalık fonksiyonları durdurulabilir. Böylelikle hastalarımızı aslında dışarıdan ilaç verilerek menopoza sokulur.
- Tamoksifen: Tamoksifen aslında östrojen reseptörüne bağlanarak östrojenin etkilerini engeller. Tamoksifenin asıl önemi kadınların rahim kalınlaşması yapmasıdır. Özellikle meme kanseri olan hastaların kadın doğum muayenelerine daha sık gitmek zorundadırlar. Tamoksifen yayılımı ve diğer meme de kanser gelişimini engellemesine rağmen rahim kanseri riskini artırması önemlidir.
- Işı tedavisi: Meme koruyucu cerrahi yapıldıktan sonra ışın tedavisi mutlaka uygulanmalıdır. Bazı
durumlarda ve özellikle ileri evre hastalıkta tedavide yeri yoktur.
Meme kanserinde sağ kalımı etkileyen faktörler:
- Koltuk altı lenf bezlerine yayılım
- Tümörün çapı
- Mikroskopik özellikleri
- Hastanın yaşı ve menopozda olup olamaması
- Gebelik ve emzirme
- Hastalığın ilerlemiş olup olmaması
SONUÇ
Kadınlarda meme kanseri en sık görülen kanserdir. Tedavinin başarısında en önemli faktör erken tanıdır. Kadın hastalıkları ve doğum doktorları olarak özellikle 35 yaşın üstündeki hastalarımıza bunun önemini vurgulamalıyız.
Hastalarımıza kendi kendine meme muayenesinin nasıl yapılacağı öğretilmeli, mamografi ve meme ultrasonunun ne zaman ve ne sıklıkla yaptırılması gerektiğini belirtmeli, özellikle risk faktörü taşıyan hastalarımızı yakından izlemeliyiz.