Gebelik ve Sık Sorulan 50 Soru

Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu

Gebelik, anne ve baba adayının müşterek en büyük kazançlarıdır.
Onun mutlu sonlanması için, anne ve baba adaylarının gebelik süresince bazı noktalara dikkat etmesi gerekir. Burada en sık karşılaştığım soruların cevaplarını bulacaksınız.

15.09.2015

Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu

gebelik-tanisiHer ay düzenli adet gören bir kadında adet zamanının gecikmesi acaba hamilelik var mı sorusunu akla getirmektedir. İdrarda gebelik testi, kadınların sık başvurduğu bir yöntem olmakla birlikte, güvenilirliği düşüktür ve yanlış sonuçlara neden olabilmektedir.

Gebelik tanısı için en güvenli yol kanda Beta HCG tetkiki yaptırmaktır. Beta HCG değeri 5 mIU/ml ‘nin üzerinde saptanır ise gebelik var demektir ve bu hastaların mutlaka bir kadın doğum hekimine muayene olması gerekmektedir.

Gebelik kesesinin rahim içinde olduğunun ultrasonda teyit edilmesi ile nadir olarak görülen dış gebelik ihtimali dışlanmalıdır.

İlerleyen gebelik haftalarında, embriyonun görülmeli ve fetusun kalp atışları yine ultrason muayenesi ile tespit edilmelidir.

gebeligin-ilk-belirtileriÇoğu kadın adet öncesi göğüslerinde bir hassasiyet ve dolgunluk hissedebilir. Hamile kadınlarda ise bu hassasiyet ve dolgunluk daha barizdir. Meme başı daha koyulaşır, yukarda belirtildiği gibi düzenli adet gören kadınlarda adet gecikmesi olur.

Günlerin ilerlemesiyle bazı hastalar kendini halsiz hissedebilir. Bunları mide bulantısı ve sık idrara çıkma takip eder. Bütün bu belirtilerin şiddeti gebeden gebeye değişebilmektedir.

tahmini-dogum-tarihi

Hamile olduğunuzu öğrendiniz ve heyecanla ne zaman doğum yapacağınızı öğrenmek istiyorsanız; basit bir formül ile tahmini doğum tarihinizi hesaplayabilirsiniz. Son adet tarihinize 7 gün ekleyip 3 ay çıkarırsanız muhtemel doğum tarihini öğrenmiş olursunuz. Örnek: Son adetinizi 20.07.2014 tarihinde gördüğünüzü varsayalım: 20+7=27;  7-3= 4. Muhtemel doğum tarihi 27.4.2015’dir.

Gebelikte ultrason muayenesinin zararı var mı?Ultrasonla muayene olmanın fetusa ve anne adayına hiç bir zararı yoktur. Ultrason yüksek frekanslı ses dalgalarının kullanılmasıyla elde edilen görüntüleri yansıtır. Herhangi bir röntgen ışını kullanılmamaktadır. Bu nedenle günümüzde emniyetli bir şekilde çok yaygın olarak kullanılmaktadır.

İlk gebelik tespiti, ilk kalp atışlarının duyulması, fetusun gelişimi, plesantanın yerleşim biçimi, yerleşimde bir anormallik olup olmadığı, kanama varsa nedeni ultrason kullanılarak öğrenilmektedir.

İlk gebelik muayenesi ultrasonla yapılmalıdır. Bu bize hem kesin gebelik tanısını koydurur hem de ilerleyen aylarda gebeliğin normal gelişimi hakkında bir bilgi verir.

Gebelik Bulantısı

Mide bulantısı hamilelik belirtilerinden biridir. Gebeliğin daha çok ikinci ayında ortaya çıkar ve sabah saatlerinde kendini hissettirir. Genellikle gebeliğin 12. haftasında da azalarak kaybolur. Bulantının şiddeti hastadan hastaya çok değişiklik gösterebilir. Kimi hamileler belli belirsiz bir bulantı hissederken, kimileri bunu çok yoğun bir şekilde hissedebilir, bulantıya kusma da eşlik edebilir.

Şiddetli kusmaların görüldüğü hastalarda, sıvı kaybı ve asit-baz dengesinde bozukluklar meydana gelebilir ve bu hastaların hastaneye yatırılıp tedavi edilmesi gerekebilir.

Bulantılar, dikkatli bir diyet uygulaması ile hafifletilebilirken; bazı hastalarda diyete ilaveten bulantı ve kusmayı giderici ilaçlar vermek gerekebilir.

Bebeğin ilk kalp atışlarıAnne ve baba adayı için en heyecan verici anlardan biri  kalp atışlarının ilk duyulduğu andır. Hamileliğin 5,6 ve 7. haftalarında bebeğiniz bir kuru fasulyeye benzer. 7. haftanın ortalarından itibaren doktorunuz ultrason muayenesi ile baş ve gövde kısmını ayırt edebilir. Bu muayene sırasında bebeğin kalp atışaları da  görülmelidir. Ultrason dinleme moduna alındığında ise bebeğinizin kalp atışlarını net bir şekilde duyulabilmektedir.

Anne karnında bebeğin kalp atım hızı dakikada 120-160 olduğundan, kendi kalp atışınızdan daha hızlı olduğunu rahatlıkla hissedersiniz.

Bebeğin Cinsiyetini ne zaman öğrenebilirimHamilelikte anne ve baba adayının ve onların yakınlarının en çok merak ettiği hususlardan birisi de bebeğin kız mı, erkek mi olacağıdır?

Her şeyden önce şunu hatırlatmak isterim. Annenin cinsiyet tayin eden kromozomları XX, babanın ki ise XY’dir. X ile X birleştiğinde doğacak çocuk XX yani kız, X ile Y birleştiğinde doğacak çocuk XY, erkek olacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi çocuğun cinsiyetini babanın cinsiyet kromozomları tayin etmektedir.

Kız veya erkek olma ihtimali hemen, hemen birbirine eşit denebilir. Erkekler çok az, daha fazla doğmaktadır. Yaklaşık doğan 106 erkek çocuğa karşı 100 kız çocuğu doğmaktadır. Doğacak çocuğun cinsiyeti  gebeliğin 10 cu haftasından itibaren anlaşılabilir. Bu biraz da bebeğin pozisyonu ile ilgilidir. Bazen 20-22 haftaya kadar anlaşılamayabilir. Önemli olan aileye doğru bilgi verilmesidir.

Çocuğun cinsiyeti hakkında yanlış bilgi verilmesi sosyal ve psikolojik sorunlara yol açabilir.

Kan grubum Rh negatifİlk doktor muayenesinde doktorunuzun sizden öğrenmek isteyeceği şeylerden birisi de sizin ve eşinizin kan grubudur. Eğer bir karışıklık oldu da doktorunuz sormadıysa sizin bunu mutlaka söylemenizi tavsiye ederim. Eğer gebenin kan grubu Rh negatif ve baba adayının kan grubu Rh pozitif ise, kan uyuşmazlığı testi denilen indirekt coombs testinin gebelik  boyunca birkaç kez istenmesi gerekmektedir.

Doğumu takiben bebeğin kan grubuna mutlaka bakılmalıdır. Eğer bebeğin kan grubu Rh  pozitif ise, annede  antikor gelişimini engellemek yok amacıyla  koruyucu bir iğne yapılmalı ve  sonraki gebeliklerde kan uyuşmazlığına bağlı olarak oluşabilecek problemler önlenmeye çalışılmalıdır.

Hamilelikte sık sık idrara çıkmak normal mi?Hamilelikte sık, sık idrara çıkmak gebeliğin ilk 3 ayında ve son ayda görülür. Tamamen fizyolojik bir olaydır. İlk üç ayda pelvis içersinde (leğen boşluğunda) büyüyen gebe uterus, idrar torbasına (mesaneye) bası yaparak hastanın sık sık idrara çıkmasına neden olur.

4. aydan itibaren gebe uterus pelvisten çıkarak karın boşluğuna doğru büyümeye başlar ve sık idrara çıkma kaybolur. Son ayda bebek başı ile geliyorsa bu sefer başın mesaneye basısı sonucu sık idrara çıkma görülür.

Makat gelişlerinde, başın nadir de olsa pelvise girmediği durumlarda sık idrara çıkma görülmez.

gebeligin-ilk-donemindeki-kanamalarHamileliğin henüz başında hafif bir kanama genellikle anne ile bebek arasındaki kan alış verişlerini sağlayan, bebeğin gelişmesinden birinci derecede sorumlu olan plasentanın oluşması esnasında meydana gelebilir, zararsız bir kanamadır. Eğer kanda yapılan tetkikle gebelik teşhisi konmuş ultrasonda rahim içinde gebelik kesesi görülememişse bir dış gebeliğe bağlı kanama olabilir.

Az da olsa birkaç gün devam eden bir kanama veya ilk gebelik ayından sonra oluşacak kanamalar düşük tehdidi belirtisi olabilir. Böyle bir durumlarda mutlaka doktorunuzla temas kurmanız gerekir.

Gebelikte hangi tetkiklerin yapılması gereklidir?Her şeyden önce ilk gebelik muayenesinde doktorunuza tıbbi öz geçmişiniz konusunda detaylı bilgi vermelisiniz. Geçirdiğiniz hastalıklar,  varsa ameliyatlar ve yapılan aşılar hakkında doktorunuzu bilgilendirmenizi öneririm. Gebelik kesin teşhis edildikten sonra yaptırılması gereken tetkikler:

Tam kan sayımı, Hepatit B, sifiliz ve HIV virüsüne yönelik serolojik testler, toxsoplasma, rubella, gebe ve eşinin kan grubu tayini, tam idrar tahlili ve gerekirse idrar kültürüdür.

İlk bebek hareketleri ne zaman hissedilir?Bebek hareketleri ilk olarak genellikler gebeliğin 4.ayı civarında hissedilmeye başlanır. İlk hareketlerin hissedilmesiyle birlikte anne adayı ile fetüs ( bebek ) arasında bir iletişim başlar. Bu iletişim, bu bağ doğuma kadar giderek artarak devam eder.

Gebelik süresince saç boyatmakta bir sakınca var mı?Hamileliğiniz boyunca kendinize bakmanızı öneririm. Kendinizi ne kadar iyi hissederseniz günlerinizin o kadar iyi geçme ihtimali vardır. Gebelik bir mutluluktur, o mutluluğu doya, doya yaşayın. Bazı koşullara dikkat etmek şartıyla, tabii ki saç bakımı da yaptırabilirsiniz.

İlk 3-4 ay gebeliğin en önemli dönemi olduğundan bu dönemde kullanacağınız bir kimyasal veya ilaç varsa bunu mutlaka doktorunuza danışın. Bu dönem geçtikten sonra saçınızı rahatlıkla boyatabilir, istediğiniz şekli verdirebilirsiniz.

Bunun gibi oje kullanmanın, tırnak cılası sürmenin de bir sakıncası yoktur.

hamilelikte xray zararlı mıdır?Yapılan incelemelerin sonucunda, X-Ray cihazlarından geçmenin sağlığa herhangi bir zararı olmadığı gösterilmiştir. Bu aletlerin içerisinden geçerken harcanan 2-3 saniyelik zaman diliminde, maruz kalınan radyasyonun normalde maruz kalınandan bir farkı olmadığı ve ancak X-Ray cihazından 1000 kez geçiş ile  bir akciğer röntgeni ile maruz kalınan radyasyona benzer oranda maruziyet oluşabileceği belirtilmektedir.

Gebelikte spor yapabilir miyim?Günlük yaptığınız sporlar varsa abartmamak koşuluyla hamilelikte de devam edebilirsiniz. Yaptığınız sporu, süresini kondüsyonunuzu doktorunuza anlatarak, gebelik boyunca nasıl devam edilmesi gerektiğine birlikte karar vermeniz en doğru yaklaşımdır. Bu konuda gebeliğin ilk 3 ayı ve son iki ayı daha büyük önem taşımaktadır. İlk 3 ay düşük riski olabilir. Bu nedenle hareketleriniz daha kontrollü olmalıdır.

Son iki ayda hem vücudunuzun postürü değişmiştir hem de erken doğum riski olabileceğinden hafif sporlar yapmalısınız. Eğer hamilelik öncesi yaptığınız bir spor yoksa, yürüyüş ve yüzme gebeler için en ideal spor aktiviteleridir.

Yürüyüş ve yüzmeyi kendinizi yormamak koşuluyla her gün yapabilirsiniz. Yürüme mesafesi kişiden kişiye değişir. Önce rahat gidip gelebileceğiniz bir mesafe tayin edin, bir müddet sonra o mesafe kendiliğinden artacaktır. Yüzme denizde ve özel havuzunuz varsa havuzda gebeliğin son aylarına kadar yapabileceğiniz bir spordur. Genel havuzda yüzeceksiniz sabah kimse girmeden yüzüp çıkmanızı, kalabalık saatlerde umumi havuzlara girmemenizi öneririm.

Gebelikte spor

Gebelikte spor

Gebelikte spor

gebelikte araç kullanımıHamilelerde refleksler biraz azalır. Bu nedenle araba kullanırken daha dikkatli olmakta yarar vardır. İlk 3 ayda özellikle çukurlardan ve kasislerden geçerken dikkat etmek, yavaşlayarak geçmek gerekir. Hız ayarını iyi yapmak gerekir, hızlı gidilmesi doğru değildir. Ani fren yapmak zararlı olabilir.

Uzun yolda araba kullanmamanızı öneririm. Uzun yolda araba kullanırsanız veya başkasının kullandığı bir araba ile yolculuk yaparsanız. 1-1,5 saat ara ile mola vermenizi ve durduğunuz yerde biraz gezinmenizi öneririm.

Araba kullanırken cep telefonuyla konuşmaktan kaçınmak gerekir. Son aylara girince de araba kullanmamak gerekir. Hele ülkemiz gibi trafik kurallarına dikkat edilmeyen bir ülkede hamile gebelerin araba kullanırken daha dikkatli olması gerekir. Ufak gibi gözüken kazaların bile açacağı yara derin olabilir.

Gebelikte dikkat edilmesi gereken hareketlerBeslenme ve kilo alımına dikkat edilmelidir, bunlardan ilgili bölümlerde bahsedilmektedir. Hamileler hastalıklardan özellikle bulaşıcı hastalıklardan korunmak için kendilerine daha fazla özen göstermelidir. Gebelerin vücut direnci normale göre biraz daha düşüktür, bu yüzden daha kolay hasta olabilirler. Geçireceği hastalık bebeği etkileyebilir. Özellikle ilk üç aydaki hastalık durumlarında , doktorun önerisi dışında bir ilaç kullanılmamalıdır.

Gebelik sırasında özellikle rahat giyecekler tercih edilmelidir. Giyecekler vücudu fazla sıkmamalı ve gebe rahat hareket edebilmelidir. Beli sıkıcı kemerler, göğüsleri sıkıcı sütyen kullanılmamalıdır. Gebeliğin başından itibaren düz ayakkabılar tercih edilmelidir.

Gebeliğin son üç ayında merdivenlerden inip, çıkarken, merdivenlerin geniş kısmı tercih edilmeli ve tutunarak inip çıkmak alışkanlık haline gelmelidir. Özellikle son trimestirde (son üç ayda) ağır bir şey kaldırmamaya özen gösterilmelidir.

gebelikte alkol tüketimiAlkol plasentayı çok kolaylıkla geçip bebeğe ulaşır. Her gün alkol almak bebek için zararlıdır. Sık  ve yoğun alkol tüketimi olan gebelerin bebeklerinde, özellikle sinir sistemi ile ilgili problemlere neden olan “fetal alkol sendromu”  ile karşılaşılabilmektedir. Bu bebekler düşük kilolu doğuyor ve bazı santral sinir sistemi bozuklukları görülüyor.

Ülkemizde kronik alkol alan kadınlara pek rastlamamaktayız. Ara sıra da olsa fazla alkol alımı da doğru değildir, anne adayında reflekslerin iyice zayıflamasına ve kazalara neden olabilir. Ancak sosyal nedenlerle seyrek alınan az miktardaki alkolün zararlı bir etkisi görülmemişse de, alkol kullanımının tanımlanmış güvenilirlik sınırı yoktur.

Gebelikte cinsellikHamileliğin ilk üç ayında özellikle daha önce düşük yapmış veya bu gebeliğinde bir düşük tehdidi olan hastaların cinsel ilişkide bulunması doğru değildir. Aynı şekilde son 6 haftada da cinsel yaşam durdurulmalıdır.

Bu aralıkta gebelik normal seyrediyorsa cinsel yaşamda bir sakınca görülmemektedir.

Gebelikte sigara kullanımıSigara kullanımı sadece hamilelik döneminde değil, normal yaşamda da zararlıdır. Bu zarar günlük kullanılan sigara sayısı ve kullanım süresine göre değişmektedir. Hamilelikte günde 10 sigaradan fazla sigara içenlerde, düşük oranının, erken doğum oranının ve düşük kilolu çocuk doğurma oranının içmeyenlere oranla daha fazla olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir.

Doğrusu, gebelikte sigara içiminden tümüyle kaçınılmasıdır.

İlk gebelikte sorunlarGenel olarak gebelik seyirleri birbirine hiç benzemez, tıpkı doğumlar gibi. İlk hamilelikte yaşadığınız sorunları doktorunuza mutlaka anlatmanız gerekir. Aylık hamilelik kontrollerini de ihmal etmemenizi öneririm.

İlk hamilelikte yaşanan sorunları yaşamama ihtimaliniz çok yüksektir, bazıları yaşansa bile daha hafif seyreder. Söz gelimi ilk hamileliğinizde bir tansiyon yüksekliği ve diyabetle karşılaşmışsanız bu gebeliğinizde de karşılaşma ihtimali olabilir. Ama ilk gebeliğinizden deneyimli olduğunuz, multidisipliner bir yaklaşımla, daha hafif ve sorun çıkarmadan seyredecektir. Bunun gibi ilk gebelikte karşılaşılan başka komplikasyonlarla karşılaşmamak için multidisipliner bir yaklaşım gerekebilir.

Gebeliğinizi takip eden doktorla iyi bir iletişim içinde olmanız ve ilk gebelikte karşılaştığınız sorunları kendisine aktarmanız önemlidir..

Gebelikte cep telefonu kullanımıHamilelikte cep telefonu kullanmanın fetusa  (bebeğinize) zarar verdiğine dair herhangi bir kanıtlanmış bilgi yoktur. Kullanmanızda bu günkü bilgilerimizle hiçbir sakınca olmadığını söyleyebiliriz. Fakat bazı şeylere daha fazla dikkat etmek koşuluyla. Araç kullanırken cep telefonu kullanmak herkes için tehlikelidir. Gebeler için daha da tehlikelidir. Çünkü gebelerde refleksler biraz azalmıştır, olası bir tehlikenin zarar verme ihtimali artar.

Gebelikte nasıl yatmalıyım?

Özellikle ileri gebelik haftalarındaki (26.haftadan sonra) hamileler için en rahat yatış pozisyonu sol yana yatılarak bacakların karına doğru çekildiği pozisyondur. Bu pozisyonda rahimin büyük toplardamara olan basısı da azalır ve rahime ve bebeğe giden kan akımı artmış olur. Ancak sol yana yatmak bir zorunluluk değildir. Gebeler kendilerini rahat hissettikleri tüm pozisyonları kullanabilirler

Gebelikte sağlıklı beslenmeGebe kaldığını öğrenen hastanın ilk mutluluk belirtilerinden sonra aklına ilk gelen şey sağlıklı bir bebek doğurtmak için nasıl besleneyim sorusu.  Bunun için de etraftan duyduğu şeyleri hemen uygulamaya başlar. Daha gebelik testi pozitif çıktıktan hemen sonra fındık, badem, ceviz yiyen gebeler var. Bu yaklaşım doğru değildir. Gebeliğin ilk üç ayında gebenin dikkat etmesi gereken şey düşük olmaması için bazı şeylere dikkat etmek ve yaşam konforunun bozulmasına mani olmaktır. Gebeliğin ilk haftalarını takiben hastaların büyük bir kısmı az veya çok bulantı hissedebilir, bir kısmında kusma da görülebilir. Bu da günlük yaşam konforunu bozar.

Bunun için gebenin 3 öğün yemek değil çok daha sık aralarla yemek yemesi, asitli içeceklerden ve yağlı yemeklerden uzak durması gerekir.

İlk üç aydan sonra bulantı giderek azalarak kaybolur. Bundan sonra hastanın dengeli bir beslenmeyi tercih etmesi gerekir. Kilo alımına dikkat etmelidir. Alınan kilo ile bebeğin gelişimi arasında bit paralelliğin olmadığının bilincinde olmalıdır gebe. Çok fazla kilo alıp, normal kilo dan daha küçük bir bebek doğurabilirsiniz. Gebelik boyunca alınması gereken kilo 10-12 kilo olmalıdır. Son ayına giren bir gebenin 15 kilodan fazla alması tercih edilmemektedir çünkü hasta için bazı sıkıntılara neden olabilmektedir. Alınan kilo ne kadar fazla ise bu sıkıntıların görülme oranı da o kadar artmaktadır.

Gebelik sırasında fazla kalori alımından kaçınılması ekmek, makarna ve tatlı yiyeceklerin tüketimi azaltılmalıdır. Buna karşıt tavuk, balık, et, kuru baklagiller, yumutra, süt yoğurt, ayran ve sebze-meyve tüketimine ağırlık verilmesi gerekir.  Özellikle yaz aylarında sıvı yiyecekler tercih edilmeli su tüketimine ağırlık verilmelidir.

Gebelikte kilo alımıHamileliğin en göze çarpan değişikliklerinden biri kilo artışıdır. Ortalama tüm gebelik boyunca 10-12,  en fazla 14 kg artışı ideal olarak kabul edilmektedir.

20 kiloyu aşan bir artış anne adayı için zararlı olabilir. Annede ki fazla kilo alımı ile bebek büyüklüğü arasında bir korelasyon tespit edilmemiştir. Normalde ilk 3 ayda hiç kilo alınmayabilir veya 1-1,5 kg bir artış olabilir. İlk 3 aydan itibaren kilo artışı hissedilmeye başlanır. Bu aydan itibaren hamile hanımın kilo alımına dikkat etmesi, aşırı kilo almaktan kaçınması gerekir. Bunun için evde bir tartı aletinin olması ve haftada bir kez sabahları, hiçbir şey yemeden tartılmak gerekir.

Haftalık kilo artışı 250-400 gr ayda 1-1,5 kilo cıvarında olması gerekir.  Son iki ayda aylık kilo artışı 2 kilo kadar olabilir. Hamile hanımın aylık kilo artışına bakarak gerek beslenmesini gerekse de günlük aktivitelerini ona göre ayarlaması gerekir.

Gebelikte Çatlaklar

Gebeliğin ilerlemesiyle rahim büyümekte ve karın duvarını germektedir. Yaklaşık 20’ci haftadan  itibaren bu gerginlik hissedilmeye başlanır. Gebelik haftası ilerledikçe gerginlik artar, deri altındaki elastik lifler bazı bölgelerde kopar, bu kısımlar deri üzerinde morumsu pembe çizgiler şeklinde kendini gösterir. Bunların önlenmesi günümüzde oldukça etkili kremler mevcuttur. 20’ci haftadan itibaren bu kremlerin kullanılası gerekir.

Gebeliğin 11-14. Haftaları arasında uygulanan bir testtir. Bu testin amacı  Down sendromu başta olmak üzere kromozom anomalileri açısından risk belirlemektir. Down Sendromu (Trizomi 21 / Mongol bebek) en sık görülen kromozom anomalisidir. 30 yaşından küçük anne adaylarında canlı doğumların yaklaşık 1/700’ünde görülür. Anne yaşı ilerledikçe görülme oranı da artar. Bu bebeklerde genellikle zihinsel ve çeşitli yapısal sorunlar bulunabilir. Bu test Down sendromu dışında daha nadir görülen kromozom bozukluklarının (Trizomi 18 ve 13) taranmasında da yararlıdır.

Testin yapılışı ultrason muayenesi ve bir kan testinden ibarettir. Ultrason muayenesi ile  bebeğin ense bölgesindeki saydam tabakanın kalınlığı ( ense kalınlığı= nuchal translucency=NT) ölçülür. Aynı gün anne adayında kan örneği alınır. Bu testin sonuçları bize kesin bilgi vermez. Down sendromu yakalamadaki duyarlığı  % 75-80 civarındadır. Bu teste  normal sonuç alınamazsa amniosentez yapılarak kesin tanıya gitmek gerekir.

Dörtlü teste de ikili test gibi bir tarama testidir. Bunun da amacı başta Down sendromu olmak üzere kromozom anomalilerine ait bir risk belirlemektir, buna ilaveten nöral tüp defekti acısından da uyarıcıdır.

İkili testen farkı;

Gebeliğin 16-20 ci haftalarında yapılması, sadece kan testi olması ve nöral tüp defekti acısından da uyarıcı olmasıdır. Bu test de kanda incelenen maddeler:  Alfa-fetoprotein (AFP) Beta HCG,  Serbest estriol ve inhibin-A’dır. Test sonucunda AFP ni yüksek olması nöral tüp defekti acısından risk göstergesidir. AFP seviyesi dahi tüm parametrelerdeki değişimlerle Down sendromu hakkında bir risk göstergesidir.

Güvenirliliği %80 cıvarındadır. Bu testde bir anormallik görüldüğü zaman hastaya amniosentez önerilir. Amniosentezin yapılma zamanı da 16-20 haftalardır, bu nedenle bu testi mümkün olduğunca 16-17 ci haftalarda yaptırmak, olası bir amniosentez için zaman bırakmak daha uygun olur.

Amniyosentez

Amniosentez:

Ailede varlığı önceden bilinen genetik hastalıklardan mümkün olabilenlerin tanısını koymak, kromozomların sayısı ve yapısı ile ilgili bir anomali olma olasılığında ve bazı enfeksiyonların bebeğe geçip, geçmediğini anlamak amacıyla yapılan bir analizdir. Tanı amacı ile yapılır. Genel olarak uygulanma zamanı 16-19 haftalar olmakla birlikte, 15-23 haftalıklar arasında da yapılabilmektedir.

Uygulama şekli:

Ultrason görüntülemesi yardımıyla gebenin karın duvarından ve rahminden iğne ile ile geçilerek gebelik kesesine girilir ve kese içindeki amniyotik sıvıdan bir miktar (20 ml kadar) alınarak genetik tetkik için gönderilir. Hasta bir müddet istirahat ettikten sonra evine gönderilir.

Bu konuda deneyimli bir hekimce yapıldığında 200 de bir oranında düşük riski vardır.

Detaylı ultrasonRutin olarak uygulandığında gebeliğin 18-23 haftaları arasında yapılır. Yüksek çözünürlü ultrason aletleri ile fetal tıp alanında ve fetal anomali tanısında eğitim almış, bu konularda deneyimli Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanları tarafından yapılır. Halk arasında detaylı ultrason da denmektedir. Bu muayenede fetusta bir major anomali olup olmadığı araştırılır. Aynı zamanda Doppler analizleri de yapılarak anneden bebeğe giden kan akımı hakkında bilgi sahibi olunur. Bu hekimlere bebeğin bundan sonraki gelişimi hakkında da bir bilgi verir.

Detaylı ultrason incelemesi genel olarak fetusta (bebekte) bir anomali riski olduğu zaman uygulanır. Bunun yanında anomali riski olmayan, normal seyreden gebeliklerde de olası bir ufak anomalinin atlanmaması için de uygulanabilir.

Fetusta anomali riski olan durumları şöyle sıralayabiliriz: Daha önce anomalili bir bebek doğurmuş olmak, anne ya da babada bir anomali varlığı, akraba evliği, diyabetli gebeler, anne adayının 35 yaşın üstünde olması, gebelik esnasında fetüs için riskli olabilecek ilaç, alkol, vb kullanımı, röntgen uygulanması ve ikiz gebelikler. Bu durumlarda detaylı ultrason’un mutlaka yaptırılması gerekir. Bunların dışında takip eden doktor bebekte bir anomaliden şüphelenmişse veya amnios mayiinin azlığını, bebekte bir gelişme geriliği tespit etmişse yine detaylı ultrasonun yapılması gerekir.

Yöntemin ana amacı bebeğe ait organ anomalilerinin ve kromozom anomalilerine ait bulguların aranması ve değerlendirilmesidir. Böylece doğumdan sonra ortaya çıkabilecek kötü sürpirizler önlenmiş, eğer bir anomali tespit edilmişse önceden gerekli önlemler alınmış olur.

Hamilelikte sıcak su, banyo, saunaHamilelik süresince sauna, buhar banyosu gibi sıcak mekanlardan ve sıcak banyo, termal suyu ve sıcak jakuziden uzak durmak gerekir. 38-39 derecenin üstündeki sıcaklıkların anne adayına da fetusa da zararları vardır.

Gebelikte aşılarCanlı virüslerin kullanıldığı aşıları hamileyken yaptırmak doğru değildir. Bu nedenle kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, kabakulak aşılarının yapılması doğru değildir. Buna karşıt ölü veya aktif  olmayan virüslerin kullanıldığı Tetanoz ve Hepatit B aşıları rahatlıkla yaptırılabilir. Grip aşısı da hamilelikte uygulanabilecek aşılardandır.

Gebelikte seyahatGebelik esnasında mutlak gerekmedikçe uzun uçak yolculuklarından kaçınılmalıdır. Uzun yolculuklar pelvis ve alt ekstiremitelerde (bacaklarda, ayaklarda) dolaşım bozukluğuna yol açabilir. Bunun dışında herhangi  bir tıbbı bakım gereksinimi duyulursa, hasta bundan mahrumdur. Ayrıca gebe hanım alıştığı beslenme düzeninden de uzaklaşır.

Kapalı bir kısımda olması bir toplulukla birlikte uçması nedeniyle bazı hastalıklara yakalanma riski de gebe olmayanlara göre daha fazladır.  Eğer yolculuk yapması mutlak gerekiyorsa, koltuklardan koridor kenarını tercih etmeli, 45 dakika ara ile kalkıp yürümelidir. Yürüme sırasında herhangi bir sarsıntı olasılığı düşünülerek tutunarak yürümek daha güvenli olur. Yolculuk sırasında ağır valiz kaldırmaktan da kaçınılmalıdır.

Pek çok firmanın yönetmenliklerine göre 28. haftaya kadar doktor raporu almaksızın uçakla yolculuk yapılabilmektedir.

gebe-kalmadan-once-endometriozisEndometriozis’in iki önemli özelliği vardır. Bir özelliği ağrıya sebep olması, diğer özelliği gebe kalmayı zorlaştırması. Her hangi bir ameliyat olmadan gebe kaldıysanız, şanslısınız demektir. Gebelik aynı zamanda ağrıyı da ortadan kaldırır. Eğer ameliyat olup gebe kaldıysanız bu da çok iyi. Çünkü çikolata kisti ameliyatından yıllar sonra bu kistlerin tekrarlama riski vardır. Ameliyattan sonra gebe kalanlarda bu risk minimuma iniyor.

Endometriozisi takiben gebe kalanlarda gebelik, hiç endometriozisi olmayanlarda seyrettiği gibi seyreder. Daha önce endometriozis olmasının doğum seyrine de bir etkisi yoktur.

Hamilelik ve miyomMiyomun yerine ve büyüklüğüne göre gebelikle etkileşimi değişir. Bazı miyomlar gebelikte sorun yaratabilir. Doktorunuzun kontrol muayenelerinizde miyomda veya miyomlarda (bazen birden fazla olabilir) büyüme olup olmadığını, büyüme varsa ne kadar büyüdüğünü ve miyomun görünümünde bir değişiklik olup olmadığını takip etmesi, doğum esnasında miyom olduğunu göz önünde bulundurmasında yarar vardır.

Miyomların Yerleşim AlanlarıMiyomun yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre değişir. Rahim duvarından dışarıya doğru gelişmiş, rahim duvarına bir sapla bağlı olan miyomlar ki bunlara saplı subseröz miyom diyoruz, bu konudaki en masum miyomlardır. Hiçbir sorun çıkartmazlar. Eğer rahim duvarı içinde gelişen bir miyom ise (intramüral miyom) gebeliğin ilk 30 uncu haftasına kadar pek sorun çıkartmaz ama 30 uncu haftadan itibaren dikkatle takip etmek ve doğumu mutlaka sezeryenle yapmak gerekir.

Genel olarak gebelik 38. haftaya girince doğumu planlamak ve sonlandırmak uygun olur. Süre konusunda miyomun büyüklüğü ve ameliyatla alınan miyom sayısına göre hareket edilir. Eğer hamileliğinizi sizi ameliyat eden doktor takip ediyorsa, o uygun olan doğum zamanını belirleyecektir.

Eğer ameliyatı başka bir doktor, gebeliğinizi başka bir doktor takip ediyorsa, ameliyat protokolunu mutlaka gebeliğinizi takip eden doktora göstermenizi öneririm.

tup-yontemi-ile-gebelik
Tüp bebek tedavisi ile gebe kalındığında düşük oranı, tedavisiz gebe kalmaya oranla %3-5 oranda daha fazladır. Bu nedenle gebeliğin ilk aylarında tüp bebek tedavisi ile gebe kalan hastaların biraz daha dikkatli olmalarını öneririm. Doktorlarının verdiği ilaçları mutlaka kullanmaları ve aşırı efordan kaçınmaları gerekir. İlk aylar geçtikten sonra gebelik seyri, normal gebe kalan hastalarınki gibidir. 

Hamilelikte vajinanın bakteriyel florası değişmekte, normal vajina florasını oluşturan laktobasiller azalmakta bunun karşıtı aneorobik bakteriler artarak floraya hakim olmaktadır. Bu da akıntılara yol açmaktadır. Semptom vermeyen akıntıların tedavisi gerekmeyebilir, Kokulu, iç çamaşırı kirleten bir akıntının tedavi edilmesi gerekir.

Gebelikte tansiyon yükselmesiGebelikte hipertansiyon görülme oranı %3-4’ dür. Hastanın tansiyonu ölçüldüğünde 140/90 bulunursa yarım saat hasta istirahat ettirip tekrar bakılır yine 140/90 veya üstü ise hipertansiyondan olarak kabul edilir. Gebelikte görülen hipertansiyonlar iki gruba ayrılır.

1-Gebelikle birlikte ortaya çıkan, gebeliğin indüklediği hipertansiyon.

2-Gebelikden önce de çeşitli nedenlerle var olan hipertansiyon (esansiyel hipertansiyon).

Gebelikte hangi tür hipertansiyon olursa olsun son derecede önemlidir, anne ve fetüs açısından tehlike yaratabilir, üzerinde dikkatlice durulması gerekir.

Tansiyon yükselmesiyle birlikte, ödem, idrarda protein çıkması ( proteinuri) ve fazla kilo artışı (haftada 500 gramdan fazla) görülürse bu preeklamsinin (gebelik zehirlenmesi) habercisidir. Bebek ve anne için erken tedbir alınmadığı takdirde çok tehlikeli olabilir.

gebelikte-odemGebelik süresince doku aralıklarında bir miktar su birikimi olur. Bu ortalama 2-3 litre cıvarındadır. Bu daha fazla olursa ödem ortaya çıkar.

Ödem önce ayak bileklerinin iç kısmında başlar, bu bölgeye parmakla basınca iz, çukur oluşur (gode), daha sonra ayak sırtında, el parmaklarında ve yüzdeki ödem dikkati çeker. Daha sonra da bütün vücutta ödem görülebilir.

Böyle bir ödem varlığında hasta alarm olmalı ve mutlaka doktora gitmelidir. Ödemin şiddeti ile preeklamsi oluşumu arasında çok yakın bir ilişki vardır.

gebeligin-orta-ve-son-donemindeki-kanamalarHamileliğin ikinci, özellikle de son üç ayındaki (üçüncü trimestirindeki) kanamalar hem anne için hem de fetüs için oldukça önemlidir. Erken ve doğru tanı konmazsa fetüs için öldürücü, anne adayı için de hayatı tehdit eden bir durum gösterebilir. Bu dönemde görülen kanamaları en sık nedenleri: Plasentanın yerleşim yerinden kısmen erken ayrılması ve plasentanın doğum yoluna yerleşmesi (plasenta previa)dır. Her iki kanama da tehlikelidir ve mutlaka hastanede tecrübeli bir ekipçe tedavi edilmelidir. Gebeliğin ikinci tirimestirinin sonlarına doğru kanaması olan hastaların hekimlerine haber vererek donanımlı bir hastaneye gitmeleri doğru bir yaklaşım olur.

Miadında doğan bir bebeğin ağırlığı ne olmalıdır?Normal bir gebelik süresi 40 haftadır. Eksi 2 hafta, artı bir hafta yani 38-42  haftalar arasında gerçekleşen doğumlara miadında doğum denir.

Miadında doğan bir bebeğin ortalama ağırlığı 3.000-3.500 gr arasındadır. Miadında 2500 gramın altında doğmuş çocuklarda gelişme geriliği vardır.

Miadında 4.000 gramın üstünde doğmuş çocuklara da iri çocuk=makrosomi=tosuncuk adı verilmektedir.

Gerek gelişme geriliği gerekse iri çocuklar gebeliğin son aylarında ve doğumdan sonra daha dikkatlice takip edilmelidir. 

Son adetin
ilk gününden itibaren

Gün

Boy (Tepe-Topuk cm)

Ağırlık (gr)

1

28

1

 

2

56

4

1.1

3

84

9

14.2

4

112

16

108

5

140

25

316

6

168

30

630

7

196

35

1,045

8

224

40

1,680

9

252

45

2,378

10

280

50

3,405

Gebelikte su gelmesi ne anlama gelmektedir?Genel olarak su kesesi doğum ağrıları başladıktan sonra doğumu yaptıran doktorun uygun gördüğü zamanda ve doktor tarafından açılır. Bazen miadında, miadına yakın ve çok daha önce su kesesi kendiliğinden açılabilir. Böyle bir durumda hemen doktorunuza haber vermelisiniz.

Su kesesinin erken açılması bebek için ve anne adayı için ciddi sorunlara yol açabilir. Su kesesi erken açılan gebenin ayakta dolaşmaması ve hastaneye yatırılıp orada takip edilmesi gerekir.

Gebelik haftasına, ve yaptırılacak tetkiklerin sonuçlarına göre doktorunuz uygun olan tedaviyi uygulayacaktır.

Doğumun başladığı nasıl anlaşılır?Gebeliğin son aylarında rahimde Braxtonx-Hicks = yalancı doğum ağrıları, doğuma hazırlayıcı kasılmalar denen kasılmalar görülür. Bu kasılmalar genel olarak rahmin üst kısmından başlayıp aşağı doğru yayılan bir gerilme şeklinde hissedilir. Gebe rahminin sertleştiğini hisseder ve bunu görür de. Bu kasılmalar adı üstünde doğuma hazırlayıcı kasılmalardır, rahim ağzının yumuşamasını sağlar. Bu ağrıların arası düzensizdir, 15-30 saniye kadar devam eder. Ara sıra daha uzun devam ettiği de olabilir. Doğum yaklaştıkça bu ağrıların şiddeti ve süresi de artar.

Bu kasılmalar sırasında hissedebileceğiniz rahatsızlıkları azaltmak için pozisyon değiştirin. Ayaktaysanız yatın, yatıyorsanız ayağa kalkıp biraz dolaşın. Eğer pozisyon değiştirmekle ağrılar geçmiyor, aksine giderek şiddeti artıyor, ağrılar arasındaki süre kısalıyorsa doğum ağrıları başlamış demektir. Doktorunuza haber veriniz. Bazen de gebeliğin son haftalarında rahim ağzındaki mukus tıkacın atıldığı görülür, bu gebenin çamaşırında kanlı, şeffaf tarzda leke şeklinde görülür. Buna halk arasında nişan denir. Doğumun başladığını değil yakında başlayacağının işaretidir.

Bundan önceki soruda belirtildiği gibi, bazen de su kesesi açılabilir. Su kesesi açıldığında; ağrı olsun veya olmasın mutlaka doktorunuza haber vererek hastaneye gitmeniz gerekir.

Vajinal doğumun evreleri

Yukarlarda da belirtildiği gibi gebelik süresi 40 haftadır. 38. haftaya gelince bebek miadında demektir. En geç 42. haftaya kadar doğurtulması gerekir. Doğumların ortalama %10’u erken, yani 38. haftadan önce olmaktadır. Erken doğumlar ne kadar erken olursa o kadar çok yoğun bakıma gereksinim duyulmaktadır. Özellikte 32 haftadan önce doğan bebeklerin yeni doğan yoğun bakımına gereksinimi yüksektir.

Gebeliğin son aylarında görülen Braxtonx-Hicks kasılmalarının düzenli bir şekilde yaklaşık 8-10 dakikada bir gelmesi, rahim ağzındaki kanlı mukus tıkacın atılması (halk arasında buna doğum işareti denir) veya suların gelmesi doğumun başladığının işaretleridir. Bu işaretlerden birini veya birkaçını gören hastanın hastaneye gitmesi gerekir. Eğer hasta gebeliği boyunca her ay düzenli kontrollere gitmişse son aydaki muayenede doktorun bebeğin büyüklüğüne ve doğum yoluna bakıp gebeye normal vajinal yoldan doğurup doğuramayacağını söylemesi gerekir. Eğer hastayı gebeliğini takip eden doktor değil de başka bir doktor doğurtacaksa; hasta hastaneye gelir gelmez, doğum kanalını (pelvis girimini. Pelvis boşuğunu=girim ve çıkım arasındaki kısım ve pelvis çıkımını), bebeğin büyüklüğünü, bebeğin doğum kanalına giriş şekline bakarak doğumun normal vajinal yoldan olup olamayacağına karar vermesi gerekir.

Hafif, hafif gelen ağrılar giderek şiddetini arttırmaya ve ağrılar arası süre de giderek kısalmaya başlar. Doktorun zaman, zaman bebeğin kap atışlarını dinlemesi ve rahim ağzının ağrılara paralel olarak açılıp açılmadığını kontrol etmesi gerekir.

Normal doğumun üç evresi vardır:

    1. Ağrıların başlayıp, rahim ağzının tam açılıncaya kadar olan devresi
    1. Çocuğun doğum kanalında ilerlemesi ve doğması,
    1. Plasentanın çıkartılması, kesilmiş veya doğum kanalında yırtılmış yerler varsa oraların dikilmesi.

normal-dogum
Birinci evre: Doğum ağrılarının 8-10 dakikada bir düzenli bir şekilde başlamasıyla rahim ağzı açılmaya başlar. Rahim ağzının açılmasının ilk işareti de onu kapatan mukus tıkacın hafif kanlı bir şekilde atılmasıdır. Doğumun birince evresi doğumun en uzun süren evresidir. Yaklaşık tüm doğum süresinin %85-90’ı birinci evredir. Hastanın bu evrede kendini yormaması gerekir. Ağrılar arasındaki süre giderek azalır, ağrının şiddeti de artar. Ağrılı dönemde hastanın nefes egzersizleri yapması, ağrısız dönemde de rahat, relaks olması gerekir. Rahim ağzı yaklaşık 6-7 cm açılıp, bebeğin başı doğum kanalı girişine tam prezente olunca su kesesi açılır. Su kesesi açıldıktan sonra rahimdeki gerginliğin azalmasına bağlı olarak ağrıların şiddeti hafif azalır, sonra tekrar artar. Rahimin tam açılmasıyla birince evre biter ve ikinci evre başlar. Birinci evrede sık, sık bebeğin kalp atışlarının dinlenmesi, hastanın rahatlatılması ve zaman, zaman muayene edilerek rahim ağzının açılmasının kontrol edilmesi gerekir.

İkinci evre: Rahim ağzının tam açılmasıyla başlar, bu devrede ağrılar artmış, en üst seviyesine gelmiştir, 2-3 dakika araya gelip 60-70 saniye devam eder. Bu devrede ağrılarla birlikte irade dışı bir ıkınma hissi de başlar. Bu devre ilk çocuğunu doğuranlar için yaklaşık bir saat kadar, ikinci veya üçüncü çocuğunu doğuranlarda yarım saat kadar sürer. Bu sürenin uzamaması gerekir, uzadıkça bebekte bazı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bunun erkenden farkına varılabilmesi için bebek kalp atışlarının sık, sık dinlenmesi gerekir. Bu evrenin uzamaması için ağrılarla birlikte gebenin ıkınması gerekir. Nihayet doğurtan doktor bebeğin başını görür, bir, iki kuvvetli ıkınmayla da çocuk doğar.

Normal Doğum

Üçüncü evre: Çocuğun doğumundan plasentanın çıkartılmasına kadar olan süredir. Bu sabırla beklenir, plasentanın ayrılma belirtileri görüldükten sonra, üstten rahime masaj yapılarak plasenta çıkartılır. Bu evre yarım saati geçmez. Plasenta çıktıktan sonra vajina ve vajina girişi kontrol edilir, her hangi bir yırtık oluşmuşsa dikilir. Bazen da, düzensiz yırtıklara engel olmak için vajina girişi hekim tarafından kesilir, plasenta çıktıktan sonra burası dikilir. Hastanın kanaması kontrol edilerek doğum tamamlanmış olur.

sezaryenle-dogum

Sezaryenle doğum niçin yapılır?Tarihte karşılaştığımız ilk sezaryenle doğum 1610 yılında yapılmıştır. O halde 400 yıldan beri sezaryenle doğum yaptırılmaktadır. Cerrahideki gelişmeler, ameliyathane alet ve ortamındaki değişimler, asepsi, antibiyotik kullanımı ve nihayet anestezideki gelişmelere bağlı olarak sezaryenle doğum oranı da giderek artmıştır.

Sezaryenle doğum oranının artışının nedeni sadece tıptaki büyük gelişmeler değil, aynı zamanda hastalardaki özlemlerin değişimidir. Artık kadınlar çok fazla doğum yapmak istemiyor. 1, 2 en fazla 3 doğumu yeterli buluyorlar. Eskiden doğum kontrol yöntemleri bu günkü kadar gelişmemişti ve genel kültür seviyesi de bu günkünden düşüktü. Doğum kontrol yöntemlerinden kadınların büyük kısmı habersizdi. Çok doğum oluyordu. Doğumdan sonra çocuk ölüm oranları çok yüksekti. Maalesef doğum esnasında ve doğumu takiben anne ölüm oranı da bu güne göre oldukça yüksekti. Bir anımı sizinle paylaşmak isterim. Yıllar önce Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı olarak bir Orta Anadolu şehrinde mecburi hizmetimi yapıyordum, ebe hanım doğum ağrıları olan bir gebede bebeğin kordonunun sarktığını söyledi. Koştum baktım kordondan pulsasyon alınıyordu yani bebek sağdı. Kordon sarkmasında her dakika hatta saniyeler çok kıymetlidir, bebek her an ölebilir. Anne adayını uygun pozisyonda yatırdım, eşine sezaryen yapmamız gerektiğini, bebeğin her an ölebileceğini belirttim, izin vermiyordu “ bebek ölürse ölsün, eşime bir şey olmasın diyordu.” İkna etmek için bayağı uğraşmıştım. Sezaryen yaptım ve bir erkek çocuğu dünyaya geldi, hastaneden mutlu ayrılmışlardı. Bugünün Türkiye’sinde doğacak çocuk için ölürse ölsün diyen bir baba veya sezaryen esnasında eşinin ölmesinden korkan bir koca düşünemiyorum. (Şunu da ilave etmeliyim ki ailece o şehri, insanlarını çok sevdik ve birçok mutlu anılarla oradan ayrıldık).

Bazı doğumlarda sezaryen hem doğacak bebek için hem de anne adayı için hayat kurtarıcıdır.

Plasenta Previa: Plasenta bazen doğum yolu üzerine yerleşebilir, doğum yolunu kısmen veya tamamen kapatabilir. Bu durumda normal doğum olması söz konusu değildir. Anne ve fetüs hayatını tehdit eden çok ciddi kanamalar meydana gelebilir. Bu durum gebelik takipleri sırasında ultrasonla tespit edilebilir. Önceden tespit edilmişse hastanın doğumunun sezaryen la olacağı planlanmalıdır. Hasta kanamalı başvurduğunda da acil sezaryene alınmalıdır.

Ablasyo plasenta: Plasentanın fetusun doğumundan önce yerinden ayrılmasıdır. Ayrılma daha çok kısmen olur. Ayrılma durumuna göre de kanamalar meydana gelir. Kan Plasenta previa kanamasına göre daha koyu renktedir. Çoğu kez kanın tamamı dışarı akmaz, uterus içinde, plasenta arkasında birikir. Bu durum da anne adayı ve fetüs için çok tehlikelidir. Bazı hafif formları, başka bir patoloji de yoksa normal doğurtulabilir, ama genel olarak aktif davranıp sezaryen yapmak hem anne adayının hem de bebeğin hayatını kurtarır.

Baş-pelvis uygunsuzluğu: Bazen fetüs başı ile doğum yolu arasında uygunsuzluk olabilir. Baş pelvisi geçemeyecek kadar büyükse sezaryenle doğumu gerçekleştirmek gerekir. Bazen ufak bir çocuğun doğabileceği bir pelvisten iri bir çocuk geçemeyebilir. Baş pelvise giremeyince uterus rüptürüne neden olabilir veya pelvise girmiş, oradan geçişi uzamışsa ( rahim tam açılıp fetüs başı doğum kanalına girince iki saat içinde doğması gerekir) anne ve yeni doğan için kalıcı arazlarla karşılaşılabilinir.

Fetal distres: Doğum öncesi veya sırasında yapılan fetal monitorizasyonda, fetüs iyilik halinin bozulması ( kalp atışlarının normal ritim de olmaması): Doğum ağrıları ile birlikte daha da bozulacağının göstergesidir. Fazla beklemeden sezaryenle doğumun gerçekleştirilmesi gerekir.

Kordon sarkması: Su kesesinin erken açıldığı, amnios mayiinin fazla olduğu durumlarda kordon kordon doğum kanalından dışarı doğru sarkabilir, bu durumda acil sezaryen yapmak gerekir.

Bebeğin önde gelen kısmının uygun olmayan prezentasyonu: İlk gebelikte bebek makatla geliyorsa sezaryenle doğum daha uygundur. Daha önce normal doğum yapmış ikinci veya üçüncü gebeliklerinde makat gelişi varsa normal doğurtulabilir. Yan gelişlerde ve düzelmeyen oblik gelişlerde doğum sezaryenle olur. Baş gelişlerinde ise genel olur fetus başı çene göğsüne dayanmış şekilde, yüzü annenin arkasına, makat kısmına bakacak şekilde prezente olur. Buna küçük fontanel gelişi deriz. Çocuk bu pozisyonda rahat doğar. Fetus başı bu pozisyondan uzaklaşırsa tepe gelişi, alın gelişi veya yüz gelişi prezentasyonları ortaya çıkar. Bunların bir kısmında normal doğum mümkün değildir. Sezaryenle doğurtmak gerekir.

Uterin yorgunluk:   Bazen doğum ağrıları normal seyrederken, giderek ağrılar azalıp durabilir, bu hastaların bir kısmında tekrar ağrı uyandırmak için serum içinde ağrı ilaçları belli dozda verilip ağrının tekrar başlayıp başlamadığına bakılır, başlamazsa sezaryen yapmak gerekir, ağrılar başlayıp yeterli güce ulaşamazsa yine sezaryenle doğumu sonlandırmak gerekir. Bazen de hastanın durumuna göre hiç ağrı ilaçları denenmeden direkt sezaryen yapılabilir. Kısaca doğumun uzadığı, fetus ve/veya anne için tehlike belirtilerinin görüldüğü durumlarda sezaryenle doğum gerçekleştirilir.

Preeklamsi ve eklamsi: Preeklamsi gebeliğin en ciddi komplikasyonlarından biridir. Hastanın tansiyonu yükselmiştir, bacaklarında ödem, idrarda proteüri vardır Hafif formunda TA: 14/9, ağır formunda 16/11  veya daha üstündedir. Eklamsi ise ağır preeklamtik hastanın konvülziyon geçiren veya komaya girmiş halidir. Böyle durumlarda bir takım medikal tedaviler yapılır ama ana tedavi hastanın doğurtulmasıdır. Bazı hastalarda doğum ağrılarını uyandıran ilaçlarda normal doğum denenebilir. Çoğu hastada sezaryenle doğum gerçekleştirilir.

Daha önce geçirilmiş rahim amaliyatları: Hasta gebe kalmadan önce miyom ameliyatı geçirmişse doğumunun sezaryenle olması gerekir. Özellikle rahim duvarı içinde gelişmiş (intramural miyom) miyom ameliyatı yapılmışsa gebelik haftası 37 olunca hastanın sezaryenle doğurtulması gerekir. Aksi halde uterus da rüptür ( eski dikiş yerlerinin açılma) riski vardır. Bu bebeğin kesin ölümüne anne adayının hayatı için de tehlikeli olabilir. Eskiden sezaryenle doğum yapmış hastaların da tekrar sezaryenle doğurmaları uygun bir prosedürdür. Bazen hastalar soruyor, “miyom ameliyatından veya sezaryenden sonra ne kadar süre geçerse normal doğurabilirim” diye. Süre önemli değildir. Bir rahim ameliyatını takiben gebe kalındığı zaman normal doğum yapmak her zaman risklidir.

Daha önce geçirilmiş vajinal rekonstruktif ameliyatlar: Vajinaya çeşitli nedenlerle bazı operasyonlar yapılabilir. Vajinaya yapılmış bir operasyondan sonra gebe kalınırsa o gebelikte doğumun sezaryenle gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde vajinada oluşabilecek tahribatı düzeltmek çok zor olabilir.

Serviks kanseri veya aktif genital herpes varlığı:  Çok nadir de olsa bazen gebelik esnasında rahim ağzı kanseri teşhisi konabilir. Böyle bir durumda doğum mutlak sezaryenle yapılır ve doğum sonrası hastanın kanseri tedavi edilir. Aktif bir genital herpes varlığında da doğumun sezaryenle sonlandırılması gerekir, aksi takdirde doğacak çocuk da enfekte olabilir.

Normal doğum mu sezaryan mi?

Hoşuma giden bir soru olmamasına rağmen cevap vermek isterim. Her şeyden önce normal doğuma bırakıldığı zaman çocuk sağlığı veya anne sağlığı tehlikeye girecekse, düşünmeden sezaryenle doğumu gerçekleştirmek lazım. Anne açısından veya bebek açısından her hangi bir risk yoksa normal vajinal doğumu tercih etmek gerekir. Çünkü normal doğumu takiben, annede iyileşme süresi daha hızlıdır, hastanede kalış süresi daha kısadır ve anne günlük aktivitelerine daha erken dönemde başlayabilir. Karın içine girilmediği için bazı komplikasyonlardan da kaçınılmış olur.

Şunu vurgulamakta yarar görüyorum, farklı farklı kadınlarda doğum farklı seyrettiği gibi aynı kadında bile birkaç defa doğum yapacaksa  hepsi birbirinden farklı seyredebilir. Bazen normal doğuma karar verdiğimiz hastayı, tıravay esnasında bebek kalp atışlarında bozulma veya doğumun ilerlememesi nedeniyle acil sezaryene alabiliriz. Bazı normal doğumların geç komplikasyonları sezaryenle doğumdan çok daha ağır olabilir. Dolayısıyla ikisinin arasına keskin çizgilerle bir sınır çizmek pek doğru değildir.

Loğusalık sıkıntıları

Doğumu takiben plasentanın çıkartılması, varsa epizyotomi dikişlerinin tamamlanması ile başlayan 6-8 hafta devam eden döneme lohusalık dönemi, yeni doğum yapmış anneye de lohusa denir. Bu dönemde anne organizmasında gebeliğe ve doğuma bağlı olarak meydana gelen değişimler gebelikten önceki eski haline döner. Bu dönemin ilk 15 günü hızlı seyreder. Komplikasyonların çoğu da bu dönemde görülür.

Olası komplikasyonları şöyle sıralayabiliriz: Kanama, uterusun küçülmesinde (involüsyon) yavaşlama, ateş yükselmesi, ağrı, halsizlik, epizyotomi yerinin açılması, vajina yırtığı olanlarda o bölgede ağrı, büyük abdestini tutamama, meme ucunda çatlaklar ve memede sertleşme, renk değişiklikleri. Şimdi bunları tek, tek açalım.

Kanama: Doğumu takiben 500 cc kadar kanama olması normal kabul edilmektedir, bunun üstündeki kanama anormaldir ve mutlaka düzeltilmelidir. Doğumdan sonra fazla kanamanın en sık iki nedenin den biri uterusun ( rahimin yeteri kadar kasılamaması, gevşek kalması, diğer neden ise normal doğumlarda doğum yollarında meydana gelen yırtıklardır. Hangi neden olursa olsun hekimin enerjik davranması nedeni bulup ona göre etkin tedavi uygulaması gerekir. Hatta doğumu gerçekleştiren hekimin hangi vakalarda uterusun doğum sonrasında yeteri derecede kasılamayacağını, yırtıkların olabileceğini önceden tespit etmesi ve ona göre önlem alması gerekir.

Uterusun küçülmesinde (involusyonunda) yavaşlama: Doğumu takiben uterusun büyüklüğü yaklaşık 4 aylık gebelik büyüklüğündedir. Ağırlığı 1000 gr cıvarındadır. Gebelik öncesi normal bir uterusun ağırlığının 70-80 gr olduğu düşünülürse bayağı büyük olduğu daha kolay anlaşılır. Doğum sonrası kasılmalarla uterus her gün biraz daha küçülür buna uterusun involusyonu (eski haline dönmesi) diyoruz. Kasılmalar emzirme esnasında biraz daha fazla olabilir ve hasta bunu ağrı şeklinde hisseder. 12-15 gün içinde uterus karın duvarından hissedilemeyecek kadar küçülür, 6 hafta sonra gebe kalmadan önceki boyutlarına ulaşır. Uterusun küçülmesindeki yavaşlama bir enfeksiyon veya bir plasenta artığının uterus içinde kaldığının işareti olabilir. Böyle durumlarda ne kadar erken önlem alınırsa o kadar faydalı olur.

Ateş yükselmesi: Doğumdan sonra 38 derece ve üstünde bir ateş yükselmesi enfeksiyonu düşündürür. Bu enfeksiyon uterus kaynaklı olabilir, idrar yolları enfeksiyonu olabilir veya memelerdeki bir enfeksiyon olabilir. Enfeksiyonun nereden kaynaklandığının olabilecek en hızlı şekilde tespit edilmesi ve ona göre tedaviye başlanması gerekir.

Doğum sonrası ağrı, halsizlik, hissedilmesi: Doğumdan sonra, birkaç gün rahimin küçülmesine bağlı, özellikle emzirirken artabilen hafif ağrı, sezeryenle doğurmuşsa kesi ve dikişlere bağlı, normal doğurmuşsan doğum yolundaki yırtık, kesi ve dikişlere bağlı katlanılabilir bir ağrı hissedilmesi normaldir. Bu ağrının hissedilmemesi için ağrı kesici ilaçlardan yararlanılır, ama dayanılmayacak kadar şiddetli ağrılara karşı dikkatli olmak, ağrının nedenini araştırmak gerekir. Doğumdan sonra (ister normal ister sezeryen olsun) hafif halsizlik hissedilmesi de doğaldır. Halsizliğin fazla olması, ayakta duramama durumları normal değildir. Fazla kan kaybına bağlı olabilir. Kan tahlili yapılması sonucuna göre kan takviyesi veya sıvı takviyesi gerekebilir.

Epizyotomi yerinin açılması, vajina yırtığı olanlarda o bölgede ağrı hissedilmesi, büyük abdestini tutamama durumları: Normal doğum sırasında vajina girişinin alt kısmi ile makat arasındaki bölgenin (perinenin) korunması çok önemlidir. Bazen burada büyük yırtıklar meydana gelmekte, tamiri de zor olmaktadır. Çocuk başı çıkarken perine çok gerilmiş ve rengi beyazlamışsa doğumu gerçekleştiren hekimce düzgün bir şekilde usulüne uygun olarak perinenin kesilmesi gerekir. Buna epizyotomi adı verilir. Bu işlem perinenin düzensiz bir şekilde yırtılmasını  önlemek için yapılır. Çocuk doğduktan, plasenta çıkartıldıktan sonra burası dikilerek eski haline döndürülür.  Buranın bakımının iyi yapılması gerekir, 10 gün süre ile antiseptik bir solüsyonla pansuman edilmesi ve bu bölgenin gerilmesini minimuma indirmek, bunun için de bacakları birbirinden fazla açmamak gerekir. Bazen epizyotomi yeri açılabilir ki bu tekrar ameliyatı gerektirir.

Doğumlarda vajina duvarlarında da yırtıklar olabilir, zaman zaman bu yırtıklar sezeryeni bile aratacak kadar fazla olur. Bunların çok iyi dikilip tamir edilmesi gerekir. İyi dikilmezse buralarda hematom oluşur ve doğum sonrası hastanın vajinasında fazla ağrı hissetmesine sebep olabilir. Yine buralar iyi tamir edilemezse loğusalık sonrası başlayacak cinsel ilişkide de hasta ağrı hissedebilir. Bunlardan biraz daha ağır komplikasyon hastanın büyük abdestini tutamamasıdır. Doğum esnasında perine iyi korunamazsa anal sifinkteri de içine alan yırtıklar oluşabilir. Bunların tamiri deneyim gerektirir iyi tamir edilemezse hasta doğum sonrasi büyük abdestini tutamaz. Tekrar bir ameliyat gerekir.

Meme ucu çatlakları ve meme iltihabı (mastitis):

Meme ucu çatlakları

Meme ucu çatlakları loğusalarda en sık karşılaşılan komplikasyondur. En önemli nedeni emzirme tekniğinin yanlışlığıdır. Bebek emerken sadece memenin en hassas olan ucu kısmını değil areola dediğimiz kahverengi olarak görülen tüm bölgeyi kavramalıdır, emzirirken bebeğin duruş pozisyonu annenin göğüslerine bakacak şekilde olmalıdır. Emzirme süresine dikkat edilmelidir. İlk günlerde emzirme süresi her memede 5 er dakikayı, daha sonraki günlerde de 10-15 dakikayı geçmemelidir. Eğer bu süreyi geçerse meme ucu tahriş olmakta ve çatlaklar meydana gelmektedir.

meme apsesiOluşan meme ucu çatlakları sadece anneye ızdırap vermekle kalmamakta daha büyük sıkıntılara neden olabilmektedir. Anne duyduğu sızı, ağrı nedeniyle çocuğunu emzirememekte, memede süt birikmesine neden olmaktadır, meme ucu çatlaklarından mikroplar girebilmekte bu da meme enfeksiyonuna (mastitis) yol açmaktadır. Meme de kızarıklık ve ağrı meydana gelmektedir. Anne bebeğine süt veremediği gibi bazen enfeksiyonun cerrahi olarak boşaltılması gerekebilmektedir. Halbuki ilk günlerde bebeği emzirmek anne ve çocuğu arasındaki duygusal bağı arttırmaktadır. Sık, sık emzirmek süt yapımını da arttırmaktadır. Ayrıca anne sütü bebeğin ümmin (bağışıklık) mekanizmasını güçlendirmekte ve hastalıklara karşı direnç kazanmasını sağlamaktadır.

Meme ucu çatlaklarının önlenmesi için annenin en çok dikkat etmesi gereken hususlar doğru emzirme tekniği ve meme ucunun bakımıdır. Meme ucu bakımı için en kolay yöntem emzirme sonrası meme ucunda alınacak birkaç damla sütün meme ucuna sürülmesidir. Bunun yanında meme ucu çatlaklarını önleyen keremler vardır. Her emzirmeden sonra bu kremlerin meme ucu ve çevresine sürülmesi gerekir. Bebek tekrar emzirileceği zaman ılık bir suyla bu kremlerin temizlenmesinde yarar vardır. Bu kremlerin 15-20 gün kullanılması gerekir.

Burada ilave edilmesi gereken önemli bir husus da doğumdan sonra lohusanın  erken ayağa kaldırılmasıdır Lohusa kendini daha iyi hisseder, trombofilebit riski azalır, uterusun involusyonu hızlanır, barsak hareketleri başlar.

Doğum sonrası egzersizlerDoğumun telaşı, heyecanı bitip loğusa kendine gelince onu rahatsız eden durum karın kaslarının gevşemesine bağlı olarak karında meydana gelen sarkıklıktır. Bazı hastalar korse kullanarak veya sıkı karın sargılarıyla bunun düzelebileceğini düşünmektedir. Bu düşünce doğru değildir, bu tür uygulamalar karın kaslarındaki gevşemeyi düzeltmediği gibi çoğu kez zararlı da olabilmektedir. Kasların atrofisine yol açıp, sarkıklığın daha da artmasına neden olabilir. Bunun tam zıddı loğusaların karın adalelerini güçlendirecek egzersizler yapması gerekir. Egzersizlere normal doğumu takiben 15 gün sonra, sezeryenle doğumu takiben 20 gün sonra başlanabilir. Egzersizler sadece karın adalelerinin sıkılaşmasını, güçlenmesini sağlamaz aynı zamanda loğusanının postürünün daha düzgün hale gelmesine, kendini daha enerjik hissetmesini ve enerjik görünmensini de sağlar. Her şeyden önce gebelik esnasında aldığınız kiloların verilmesi gerekir. Kilo vermek için bir taraftan yediklerinize dikkat etmeniz gerekirken, diğer taraftan spor yapmanız gerekir.

Egzersizlere başlamadan önce mutlaka doktorunuzla görüşmeniz ve onun önerilerini almanız gerekir. Sizin yapınıza, daha önce spor yapıyor olup olmamanıza ve spora yatkınlığınıza göre size bir program önerecektir.

Eksersizlere başlamadan önce yürüyüşe başlamanızı, giderek tempoyu da arttırmanızı öneririm. Hem yürüyüşe bebeğinizle de çıkmanız mümkün. Açık havadaki yürüyüşler bebek için de faydalı olur.

Doğum sonrası egzersizleri
Doğum sonrası egzersizleri
dogum-sonu-egzersizler-03
dogum-sonu-egzersizler-04